Cumartesi, 21 Ağustos 2021 14:03

Kopya Afganistan’da Yaşananlar ve Taliban Hakkında Bazı Müslümanlardan Ortak Açıklama

Yazan
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Bismillâhirrahmânrrahîm

Afganistan ve mazlum halkı, modern Batı seküler paradigmasının ürettiği insanî ve İslamî olanın düşmanı iki katil ideolojiden, önce 1979 yılında komünizmin temsilcisi Sovyetler Birliği’nin (Rusya’nın) saldırı, işgal ve katliamına muhatap oldu. Onun zelil bir biçimde mağlup edilerek kovulmasından sonra Afganistan’ın onurlu mücâhid evlatları 1996’da oranın şartlarında olabilecek en âdil yönetimi kurdular. Daha yeni sistemi tam oturtamadan bu sefer de seküler Batının ikinci sapkın ideolojisi olan kapitalizmin temsilcisi ABD ve AB ülkeleri öncülüğünde katil demokrasilerin ve onların oluşturduğu kanlı vahşi silahlı güç olan NATO’nun saldırı, işgal ve katliamına muhatap oldular.

İşgalcilerden birincisi komünist Rusya, bu işgal sürecinde ağır bir darbe yiyerek çöktü ve Sovyetler dağıldı. Afganistan İslamî direnişinin yaşattığı bu yenilgi, aynı zamanda komünizmin de sonunu getirdi ve komünist sistem yıkıldı. İnşaAllah Taliban İslamî direnişinin ABD ve NATO’ya yaşattığı bu ağır yenilgi de aynı zamanda kapitalizmin tükenişinin ve yıkılışının ilanı olur.

Gerek mazlum Afgan halkı gerekse onun onurlu mücahid evlatları, Batının sapkın iki ideolojisini temsil eden alçak sadırı ve işgal süreçlerinde, çok acılar çektiler, büyük bedeller ödediler. Ülkeleri yakıldı, yıkıldı ve kaynakları talan edildi. Bu halkın evlatları devşirilmeye, kişiliksizleştirilip emperyalizmin köleleri kılınmaya, ahlakları bozulup yozlaştırılmaya, özetle emperyalistlerin kendilerine benzetilmeye çalışıldı. İşte böyle zor şartlar içindeki bir toplumda yeniden bağımsız özgün bir İslamî düzeni oturtmanın ne kadar zor olduğunu, öncelikle Taliban öncüleri bilmeli, bu yüzden çok mutedil ve sabırlı olmalı, toplumu ve sistemi İslamîleştirme sürecini ilmek ilmek dokuyarak ilerlemeliler. Aynı zamanda oralara dışarıdan bakıp değerlendirme yapanlar bu zor şartları bilmeli ve bu yüzden daha insaflı ve daha anlayışlı olarak mahkûm eden ağır eleştirilerden kaçınıp merhametli nasihatlerle yetinmelidirler.

Şimdi bir de Çin ve Rusya ile yeni ilişki ve imtihanlar bu kardeşlerimizi zorlayacak, bu zor şartlarda birçok imkâna ve politik desteğe muhtaç olan Taliban yönetiminden, verilecek destekler karşılığında yeni tavizler istenecektir. Bu tür küresel silahlı zalim güçlerle ilişkide kaçınılmaz olan hep zayıf olanların kullanılmasıdır. İnşaAllah böyle bir sonuç Taliban yönetimi için tecelli etmez de zaafa ve başkalarının politikalarına alet olacak konumlara sürüklenmelerine yol açmaz.

Biz Türkiyeli Müslümanlar, böyle zor şartlarda Amerika’ya ve onun yardakçılarına, kapitalist emperyalizmin kanlı katil silahlı gücü NATO’ya karşı büyük bir zafer kazanan ve İslamî bir devlet kuracaklarını açıklayan Taliban’ın önlerindeki büyük imtihanı kazanması için dualar ediyoruz. Kur’an’ın ana esaslarını çizdiği ve Rasulullah’ın Medine’de oluşturduğu o güzel örnek devleti kendilerine ölçü almalarını, ırkçı ve mezhepçi savrulmalara fırsat vermeden, aşırılıklardan uzak vasat bir çizgide durmalarını ve bu çağda küresel katil demokrasilerin sömürü ve zulümleri altında bunalmış olan tüm insanlığın acil ihtiyacı olan İslamî adalet devleti modelini ortaya koyarak örneklik teşkil etmelerini Rabbimizden niyaz ediyoruz. Şu anda, dünyada örnek alınacak tek bir İslam devletinin bile olmadığı acı gerçeği karşısında inşaAllah bu boşluğu dolduracak bir âdil şahidlik yapmaları için dua ediyoruz.

Ne kadar başarılı olacakları meselesi ise, hem yönetenlerin nitelik ve becerisine hem de toplumun nitelik ve uyumuna bağlıdır. Bunlar bile yetmemektedir. Çünkü çok zor şartlarda yaşamak zorunda bırakılan ve kaynakları çalınıp fakirliğin dibine vurmuş bir toplumdan bahsediyoruz.  Üstelik emperyalist güçler tarafından kuşatılmaya ve bazı imkânlar karşısında sürekli yönlendirilmeye, sıkıştırılmaya çalışılacak bir toplumun geleceğini konu ediniyoruz. Allah (c), bu zor şartlarda, böyle bir toplumu yönetmek üzere göreve başlayan Müslümanların yar ve yardımcıları olsun ve her türlü oyun ve tuzaklara karşı onları korusun inşaAllah.

Bir devir sona eriyor. İnşaAllah yüzyıllar sonra bir İslâmî adalet devleti kurulur. Bu konuda neden bir umudun sevinci yaşanmıyor ve neden Müslümanlar arasında ciddi bir heyecanla karşılaşılmıyor? Neden bir bayram havası esmiyor? Aynı katil emperyalist güç Vietnam’dan zelil bir biçimde kaçtığında, Müslüman olmayan o mazlum halkın zaferine nasıl sevindiysek, bugün aynı emperyalist güce aynı zilleti yaşatarak kaçmak zorunda bırakan Müslümanların cihadı olunca, iki kat sevinmemiz gerekmez mi?

Buna rağmen yaşanan tereddütlerin sebeplerini irdeleyelim:

  1. Toplumda İslâm devleti isteyenlerin sayısı gittikçe azaldı. Toplum, eskiye göre daha demokratikleşti, sağcılaştı, muhafazakârlaştı. Artık başlarında halife ya da İslam emiri değil, seküler cumhurbaşkanı görmek isteyenler çoğaldı. Müslümanım diyenlerin bile çoğunluğu Allah’ın şeriatı ile hükmedilmeye bilerek veya bilmeyerek düşman oldu. Üstelik aynı çoğunluk, cihad eden Müslümanları terörist kabul etmeye de başladı.
  2. Müslümanlar ümmet planında birbirlerini yeterince tanımıyor. Tanımamaktan daha kötüsü, kâfirlerin verdiği bilgilerle tanıyor. O yüzden kâfirler, mü’minleri birbirlerine kötü tanıtarak aralarında sevgi ve güven bağını bile yok ediyor.
  3. Hemen hepsi Yahudi lobilerinin ve küresel fesad odaklarının kontrolünde olan dünya çapındaki ajansların, haber kaynaklarının kirli bilgi üretmeleri, komplo teorileri yaymaları bir vâkıa olduğu halde, Müslümanların bunlardan ciddi anlamda etkilendikleri esefle kaydedilecek büyük bir zaaf olarak sırıtıyor.
  4. Bazı ülkelerin gayr-i insanî ve gayr-i İslâmî devletlerinin adına İslâm devleti gibi ünvanlar yükledikleri halde; zulmün, güvensizliğin, kandırmaların, rüşvetin ve her türlü insanlık dışı uygulamaların görüldüğü ülkeler olduğuna bakarak; Afganistan’da kurulacak devletin Suud tipi, Mısır benzeri, İranvârî bir devlet olabilir endişesi, mü’minlerin sevinmelerine engel oluyor. Bu sahte İslam devletleri, İslâm’ın gerçek anlamda uygulanma ihtimali büyük olan yeni devlete de soğuk bakmaya sebep oluyor.
  5. Unutulmamalıdır ki, Taliban, Afganistan’ın insanî ve İslamî bakımdan en sağlıklı gerçeği olup, en kötü Taliban yönetimi bile Afganistan şartlarında, alternatifleriyle mukayese bile edilemeyecek bir olumluluğu temsil eder. Taliban’a 20 yıl önce hükümet oldukları süreçte ABD tarafından, Orta Asya’dan okyanusa inecek petrol ve doğal gaz boru hatlarının geçişi projelerine onay vermeleri için, daha sonra da Usame bin Ladin’i teslim etmeleri karşılığında çok büyük maddi menfaatler ve sürekli iktidar vadedildiği halde kabul etmediler. İşbirlikçi Afgan yöneticilerinin çok daha düşük menfaatlere satılmalarına rağmen, onlar Afgan halkının haklarını korumak için ve ilkeleri uğruna reddedip asla taviz vermediler. İşte böyle ahlaklı duruşlarıyla Taliban liderleri, adil, emin ve dürüst bir örneklik sergileyip o süreçte hükümetlerinin yıkılmasını ve ölümü bile göze almışlardı. İşte bugün bu dürüst ve adil kadro 20 yıl aradan sonra tekrar iş başına geliyor. Afgan halkı ve insanlık adına da olsa buna sevinmek gerekmez mi?
  6. Bu gelişe sevinemeyip bir sürü zanna dayalı tereddütler üretenler, mevcut ABD ve NATO işgalinin ve işbirlikçi yönetimin sürmesini mi istemektedirler? Çünkü Taliban’ın zaferine sevinemeyenler, görevdeyken çaldıkları yetmezmiş gibi, biraz tehlike oluştuğunda halkını yüzüstü bırakıp kaçarken dahi fakir halkının on milyonlarca dolar parasını çalıp uçağına doldurarak götürmeyi ihmal etmeyen Amerikan işbirlikçisi Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve Amerika yönetimde kalsaydı, Afganistan’daki işgal devam etseydi bunlardan daha iyiydi demiş olurlar.

Peki, nasıl değerlendirmeli ve neler yapmalıyız?

  1. Müslümanların bu konuda biraz ihtiyatlı davranmaları, sütten ağızlarının yandığı ile de ilgili olmalıdır. 1979’da Amerika’ya karşı halk ayaklanması yaparak “İslam İnkılabı”nı gerçekleştirdiklerini söyleyen İran’ın, hem içeride Fars ulusçusu ve mezhepçi uygulamalarını hem imamın etrafında oluşan devrim muhafızları sınıfının halkı sömüren adaletsizliklerini ve baskıcı düzenini hem de özellikle Suriye’de ve daha nice olaylarda hiç de İslam devleti gibi davranmadığını gören Müslümanlar olarak yine benzer durumlar olabilir diye endişe duyulması anlaşılabilir. Ancak yapılacak şey; Amerika ve NATO’ya zilleti yaşatmış Müslümanların zaferi hakkında şüphe ve tereddütler üretmek değil, bu gelişmeyi her hâlükârda olumlayarak umutlu ve hayra teşvik edici açıklamalar yapmaktır. Taliban’ın taassuptan uzak, grupçuluğa prim vermeden, ihtilaflı konularda daha temkinli, ümmeti kuşatan, cihad ruhunu terk etmeden İslam’ın güler yüzünü gösteren, Kur’an ve Sünnet çizgisini bu çağa en güzel şekilde taşıyarak hepimizin “işte İslâm devleti böyle olur” diyeceği uygulamalar içinde olmasını diliyor ve bekliyoruz.
  2. Hepimizin Tâliban ile ilgili olarak, ilk hükümetleri döneminden zihnimizde kalan izler sebebiyle, onun kimi aşırı yorumlara dayalı din anlayışı ve uygulamaları ile ilgili bazı çekindiğimiz, ihtiyatla yaklaştığımız hususlar olabilir. İlk hükümet dönemi dâhil yaklaşık 25 yıllık mücadele sürecinde edindikleri tecrübe ve olgunlaşma sonucunda bu yanlışları da en aza indirecekleri umudu ve duasıyla yeniden değerlendirelim. Bilinmelidir ki, bütün yanlışlarına ve kimi aşırı uygulamalarına rağmen ilk Taliban hükümeti de, dünyanın değişik yerlerinde yönetime geçen önceki ve sonraki hükümetler içinde en dürüst, en ahlâklı ve halkının çıkarlarını en fazla koruyan hükümetti. İnşaAllah bu sefer, eski yanlışları da tekrar etmeden ana hattıyla Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmeden bir devlet kursunlar da, ayrıntılarda farklı beklentiler ve zamanla tekâmül ederek daha da oturacak kimi detay konular, onlara bakışımızı değiştirmez, değiştirmemelidir.
  3. Öncelikle empati yaparak, bu mücahid kardeşlerimizin yaşadıkları çok zor şartları idrak etmeli, işlerinin ne kadar zor olduğunu anlamaya çalışmalıyız. Sonuçta böyle şartlarda doğal karşılanması gereken muhtemel kimi hatalı uygulama ve politikalarını, o ülkenin şartları, toplumun niteliği ve zaruretleri içinde âdil biçimde değerlendirip merhametle nasihatler yapmalı ve hikmetli biçimde “emr-i bi’l ma’ruf” görevimizi ifa etmeliyiz.
  4. Dünyanın çeşitli yerlerindeki ulemâ Afganistan ile daha baştan ilişkilerin yolunu bulmalı, onlarla şimdiden dostluk ve diyaloglar geliştirmeli, onları şimdiden uyarmalı, nasihatler etmelidirler. İmkân bulan âlimler ziyaretler gerçekleştirip hem tebrik etmeli, hem de daha iyiye teşvik edici roller oynamalıdırlar.
  5. İslâmî kuralları uygulamada bir geçiş döneminin gerekliliği unutulmamalı, önce İslam hukuku mutedil bir içerikle hazırlanmalı ve bu süreçte  toplumun İslam hukukuna hazırlanması sağlanmalıdır. Bu konularda hem onlar Müslüman âlimlerden görüş istemeli, hem de bu konuda katkıda bulunabilecek olan âlimler onlarla temasa geçip katkılarda bulunmalıdırlar. Taliban kadrolarına, İslamî bir yönetimin temel esasları olan Hakikat, adalet ve merhamet, emanet, liyakat ve ehliyet, meşveret ve şura ölçülerini hiçbir sebeple ihmal etmeyen bir ciddiyet ve tutarlılık sürekli yol gösterici olmalıdır.
  6. Dünya Müslümanları, mağlûbiyet psikolojisinden kurtulmalı, Allah’ın izni ve yardımıyla tevhid ehli mü’minler olarak kendimize güvenimizi yeniden kuşanmalıyız. Evet, bu devirde kâfirlere ve hatta daha önemlisi müslüman geçinenlere rağmen İslam devleti kurulabileceğini, kurulan devletin Müslümanca sürdürülebileceğini önce kendimize kabul ettirebilmeliyiz.
  7. Ayrıca karşı cephe için de ders alınacak bir gerçek, kaçıncı defa tekrar etti. Amerika, dostlarını yine yüzüstü bıraktı. Dinlerini dünya karşılığında satanlar, âhirette ne büyük değerleri kaybettiklerini görecekleri gibi, dünyada da rezil ve rüsvay oluyorlar. Amerika da onları belli bir süre kullandıktan sonra, düştükleri zilletin bataklığında utançlarıyla baş başa bırakıveriyor.

Rabbimiz, küresel emperyalist katil demokrasileri yenilgiye uğratıp Afganistan’dan zillet içinde kaçmalarını sağlayan Müslümanların yar ve yardımcısı olsun, Kur’an’a ve sünnete uyumlu bir İslamî adalet sistemi kurarak rızasını kazanmayı nasip etsin inşaAllah.

20.08.2021 Cuma

Kur’an’a Nebevî Dâvet   –   İlmi ve kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV)     

Mehmet Pamak – Ahmet Turgut Ulucak – Emrullah Ayan – Ahmed Kalkan

Okunma 1540 kez Son değişiklik Cumartesi, 21 Ağustos 2021 14:08

Son ekleyen Ahmet Turgut Ulucak

Bu kategorideki diğerleri: « yazılar gelecek

Yorum yapın

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuzdan emin olun. HTML kodları kullanılamaz.